27 Mayıs 2014 Salı

Halil Cibran

Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konuşacak
bir filozof yaratır…


Haritada Bir Nokta/ Sait Faik Abasıyanık

‘’Söz vermiştim kendime, yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım, oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. ‘’


İsmet Özel / Of Not Being A Jew

Ya Melekler Olmasaydı?

Biz insanlar “daha var” diyoruz. Doğrunun hasına, güzelin eksiksizine, haklının şaşmazına dokunmaklığımıza daha var.


Demeden edemiyoruz.

Ama bir yandan da, geç kalmayı kendimize yediremediğimiz için; üstelik geç kalışımızın mazeretini kabul-edilmeye değer bile olsa kendimiz beğenmediğimiz için “ vakit yok” diyoruz.
 İndirgenemezi isteyene kadar var bir şey. Onu henüz istemiyoruz. Kendimize tanıklık etmek için ise kaybedecek vaktimiz yok.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Handan / Halide Edip Adıvar

Handan’dan Hüsnü Paşa’ya

 Senden hala tek kelime bile yok.Bu temadi eden sükût bana da sükût veriyordu.Benim kıramayacağım bu zinciri senin kopardığını,koparmak istediğini görerek ben de kaderime teslim oluyorum.Bu akşam Refik Cemal ile uzun uzun okuduktan sonra dimağım her tarafa hakim,metin bir kadın kudretiyle odama yatmaya çekildim.Tuvalet çekmecesini açınca senin tek ve soğuk mektubunu gördüm.Azizem Handan,diye başlayan bu satırlar,bu kelime çizgileri,bana hitap ederken eski günleri düşündüm.Birdenbire kavgalarımızdan,böyle dargın günlerimizden sonra senin bana koşuşunu hatırladım.Gözlerinde,yüzünde bir kasırga,bir nedamet ve muhabbet kasırgasıyla gelişini görür gibi oldum.Bu soğuk ve yalnız evde bir-iki dakika durdum,dinledim.Sokakta bir araba durdu.Kalbim şimdi kapı çalınacak,gelecek diyordu.Senin aşkın için Manş ne idi ki?Ve sonra kollarınla,sesinle,gözlerinle beni ihata ediyor(kuşatıyor),seviyor,seviyordun.Neredesin,söyle?Göğsümde başın koyduğun yerden ameliyatla bir parçası kesilmiş gibi bir eksiklik,bir sızı var.

Güvercin Gerdanlığı - İbn Hazm

Aşk ruhların asıl kendi alemlerinde birleşmesidir. Hepimiz biliyoruz ki bu fani alemde ruh bir takım örtülerle kaplı, ârazlarla sarılmış ve yeryüzüne ait doğal içgüdülerle kuşatılmıştır. Bütün bunlar ruhun pek çok niteliğini gizler ve yukarıda sözü edilen zor birliği sağlamaya engel olurlar. Bu düşüncenin gerçekleşmesini, ruhun oraya uygun ve elverişli duruma gelip hazır olduğunda ve kendisine sevilecek nesne ya da kişideki ortak özelliklerle kendisinin gizli yanlarının ortaya çıkmasından, kendisine uyan ve benzeyen yönlerin tanıtılmasından sonra umut edebiliriz. İşte o zaman hiç engelsiz gerçek birliktelik sağlanmış olacaktır. İlk anda meydana gelen bütünüyle fiziksel hayranlık ve görünenin ötesine geçemeyen dış güzelliğe kapılma gibi bazı nedenlere gelince bunların tümü tam anlamıyla bedensel arzunun saklı sırrıdır.

Gönül Bağları / Goethe

  “Siz kadınlar bu şekilde asla yenilgiye uğramazsınız.” Dedi. “Çünkü karşı konamayacak kadar anlayışlı, boyun eğecek kadar hoş, üzmek istemeyecek kadar duygusalsınız, aynı zamanda insanı ürkütecek kadar da önseziniz var.”

IŞIKLA YAZILSIN SONSUZA ADIM…

“…Sinan’ın hacimlerinde yarattığı sessiz şiirin dizelerinde arıyorum, kuracağım yenidünyanın sütunlarını. Yapıtlarında zamanı durdurur Sinan. Anı yoktur o mekânlarda. Zamanı geriye doğru sayamazsın. Çünkü kavramsal olarak mevcut değildir. Hiç olmamıştır…”

 MEHMET CORAL

Sûr / Sezai Karakoç

‘’Her şeyi yerli yerine koyacak,bütün geçmişi yeniden değerlendirecek,kafa ve ruhlara doluşturulan putları kıracak,tarihi,edebiyatı,şiiri,musikiyi,mimariyi ihya edecek,bütün ilim dallarında hakikati araştırmaktan başka kaygısı olmayan,hakikatten başka kayıt tanımayan gerçek bilginleri arasından çıkaracak,her şeyi bilmeye,öğrenmeye,incelemeye meraklı,bütün bunlar için gerekli sabırla donanmış,alçakgönüllü,saygılı,dindar,iyiliksever bir nesil…’’


25 Mayıs 2014 Pazar

Menekşeli Mektup / Mustafa Kutlu

içini çekiyor kahveci, sigarasını hırsla küllüğe bastırıyor.
kalkıyor son cümlelerini söylüyor.
-kız bu hıyara aşık olmuş. bütün hikaye bu. ama aşk dediğin nedir ki?
postacı:
-nedir?
kahveci gülümsüyor, hafifçe eğilerek
-muhabbet iki başlı olacak arkadaş. tek taraflı oldu mu sakat.kara sevdaya girer.
-çaresi?
hikmetli bir söz söylüyor kahveci;
-ya tahammül, ya sefer!


Yarınki Yüzün / Javier Marías

‘’Ödlek ülkemizde insanlar çocukluklarından itibaren bu şekilde, aptalca ve cahil olmak üzere eğitiliyor. Bu doğal bir evrim ya da yozlaşma değil, tesadüfi değil, biliçli, kasıtlı ve kurumsal bir şey. Bilinçleri şekillendirmek ya da ortadan kaldırmak (söylemeye gerek yok, kişiliği ortadan kaldırmak) için başlı başına bir plan. Günümüzde kesinlikten nefret ediliyor; önce bir moda olarak başladı, kesinliklere karşı olmak rağbet görüyordu, kafası fazla çalışmayanlar onları dogma ve doktrinlerle aynı kefeye koydular, ne ahmaklık (üstelik aralarında entelektüeller de vardı); sanki hepsi eşanlamlıymış gibi. Ama tuttu, köklendi, hem de inanılmaz ölçüde. Artık kesin ve sağlam olandan, dolayısıyla zamanın içinde sabitlenip kalmış olandan nefret ediliyor; geçmişten nefret edilmesinin nedeni de kısmen bu, geçmişe ancak çağımızın kararsızlığı ya da günümüzün tanımsızlığı bulaştırıldığında tahammül edilebiliyor ve durmadan bu yönde çaba gösteriliyor.

Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler

‘’Batı anlayışının zihinlere bulaştırdığı bakışla İslam’ı anlayamayız. İslam’ı bugün öyle kavramak zorundayız ki, kendimizi şimdiye kadar İslam hakkında hiçbir şey bilmiyormuşuz gibi farz ederek yola koyulmalıyız: ilk Müslümanlar nasıl Müslüman olmuşlarsa, onların yolunu izleyerek ve önyargılarımızı, cehalet döneminden kalma zihnî ve amelî alışkanlıklarımızı terk ederek başlangıç noktasında durmayı deneyebilmeliyiz.’’


 Rasim Özdenören

Yeni Heloise / J.J.Rousseau

Acı çekmek için bir ruhum var,bana bir tane de mutlu olmam için veriniz.


Bulutları Delen Kartal Cemil Meriç

Bence ülkemiz hiçbir zaman Avupalılaşmadı ve Avrupalılaşmaz. Avrupa’nın ayırıcı vasfı rasyonalizmdir. Müslüman Doğu ancak belli dönemlerde akla iltifat etmiştir. Bizim için mühim olan akıl değil, irfandır. İrfan ise seziştir, bağlanıştır, inanıştır. Akıl ancak vahyi anlamamıza hizmet ettiği ölçüde bir değer taşır. Batı ile Doğu arasındaki aşılmaz duvar, Batı’nın her şeyi insana ve onun minnacık zaferlerine bağlayışı, Doğu’nun ise kendi dışında ve tecrübeyi aşan hakikatlere teslim oluşudur. Yani büyük bir zihniyet farkı var arada. Şunu da tekrarlayalım ki, benim için Batı ile Doğu diye iki ayrı gerçek yoktur. Cenab-ı Hakk Rabbü’l-âlemîn’dir. Tarihin eseri olan bazı yönelişleri mutlak ve değişmez birer hususiyet saymak ilmî bir davranış olamaz. İnsan tektir. Ruhla nefis arasındaki çatışma hem ferdin içinde, hem de toplumda geçerlidir. Avrupa’nın uydurduğu bu gibi ayrılıkları fazla ciddiye alamıyorum. Ne Avrupa bütünüyle rasyonalizmdir, ne de Doğu bütünüyle mistisizmdir.

Bulutları Delen Kartal Cemil Meriç / Mustafa Armağan

NARZİSS VE GOLDMUND

    … Goldmund, yalnız bir iki kez bu düş dünyasından Narziss’e üstü kapalı söz açmıştı.

“Ben şuna inanıyorum ki,” diye konuşmaya başladı bir defasında, “bir çiçeğin yaprağı veya üzerindeki küçük bir solucan bir kitaplıktaki kitapların tümünden daha çok şey söyler insana, kendisinde daha büyük bir hazine barındırır. Harfler ve sözcüklerle neyi anlatabiliriz ki! Kimi zaman Yunanca rastgele bir harf yazıyorum kağıda, diyelim bir theta ya da omega, kalemin ucunu şöyle biraz kıvırmaya göreyim, harf kuyruk sallamaya başlıyor, bir balık olup çıkıyor hemen, tek bir saniye içinde dünyanın tüm denizlerinde ve ırmaklarında insanı gezdiriyor, yeryüzünde serin, ıslak ne çok şey varsa akla getiriyor, Homeros’un okyanusunu, Aziz Petrus’un üzerinde yürüyüp gittiği suyu çağrıştırıyor. Ya da bir kuşa dönüyor harf ve kuyruğunu oynatıyor, tüylerini kabartıp kurumlanıyor, gülüyor ve uçup gidiyor derken. Senin, Narziss, bu gibi harfleri fazla önemsediğin yok sanırım! Ama şunu söyleyeyim ki, Tanrı böylesi harflerle kaleme aldı dünyayı.”

HERMANN HESSE

Gülşen-i Raz

Zâlimlik ve cahillik, nûr'un zıddıdır;ancak Nûr'un zuhur etmesini de sağlarlar.

Mahmut Şebüsteri

İrtica Elden Gidiyor / İsmet Özel

‘’Nasıl olur da,diyeceksiniz,belli rayların döşeli olduğu bir yolda bir vagon olmaktan imtina edebiliriz?Herkes döviz kurlarından sözederken,siz insanın ölümsüzlüğünden ve birgün her davranışı yüzünden hesaba çekileceğinden mi bahsedeceksiniz?Belki çoğu kişiye garip gelecek ama,evet.Günümüz ortamına ters görünüyor diye küçük insanların küçük endişelerine bağlı kalınarak yürümeyi kabul etmek küçük hedefler peşinde olanlara yaraşır.Büyük ve temiz atılımlar büyük ve temiz kalma gayretinde olanların harcı olsa gerek.’’

Beşşehir/Ahmet Hamdi Tanpınar

‘’İnsan kaderinin büyük taraflarından biri de, bugün atacağı adımın nereye götüreceğini bilmemesidir.’’

Fyodor Dostoyevski | Yeraltından Notlar

"İnsanoğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankördür. Evet, eşi bulunmaz bir nankör! Bana kalırsa insanın en iyi tanımlanması şöyle olmalı: İki ayaklı nankör bir yaratık. Hepsi bu kadarla kalsa gene iyi. Çünkü böylece en büyük kusuru unutulmuş olurdu. İnsanın en büyük kusuru, Nuh tufanından başlayıp Schlezwig-Holstein dönemine değin süren, alnının kara yazgısı olan erdemsizliğidir. Erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük. Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği çoktandır bilinen bir gerçektir."

Millet Maarifi-Nurettin Topçu

Bir milletin devlet bünyesi de mazisindeki geleneksel devletin yapısını teşkil eden esasları taşımalıdır. Yoksa kendinin olmaz ve yıkılmaya mahkûmdur. İslâm'ın sosyal esaslarına bağlı, otoriteli ve şahsi mesuliyet temeline dayalı devlet bizim geleneksel devletimizdi. Bunlar Türk devletinin karakteridir. Devlet idealimizi Amerika’dan değil, Alpaslan'ın, Fatih'in ve Yavuz'un devlet anlayışından almamız lâzımdır. Zamanın evrimiyle devrin şartları içinde benimsenmesi zorunlu olan sadece şekildir. Devrimizden devletin yalnız şeklini almalıyız. Devletin ruh ve zihniyeti bütünüyle bizim kendi mazimizden alınacaktır. Ancak böylelikle büyük devlet olacağız. Garbı taklitte ne kadar ilerlersek o kadar batağa saplanır ve daima küçülürüz. Bütün kımıldanışlar boşuna; bunsuz inkılâplar bizi budamaktan başka şeye yaramayacaktır.

Gog / Giovanni Papini

HİÇBİR ŞEY BENİM DEĞİL

Arosa, 28 Eylül

_ " Milletler için olduğu gibi insanlar için de en büyük mesele bağımsızlıktır. Fakat imkanı var mı?
     Benim olan bana ait gibi görünüyor. Hâlbuki ben daima benim olana aitim. Mülkiyeti tartışma götürmez yegâne şey "benlik" olmak icap eder. Fakat işin derinliklerine inecek olursak, kimseye bağımlı olmayan, başlı başına, ayrı ve mutlak bir unsur nerede?
     Görünsün veya görünmesin, başkaları, iç ve dış alemimizi paylaşırlar. Kurtulmanın çaresi yoktur. Tam bir inzivada bile, dağın ancak bir zerresi, denizin bir damlası olduğumu dehşetle hissediyorum. Kafama ve etime ölülerin mirası hakim, düşüncem ölülere ve dirilere borçlu, hareket tarzım, irademe rağmen, tanımadığım veya hoş gördüğüm varlıkların tesiri altında.

Ebuzer/ Ali Şeriati

Bir gün Ebuzer'in dostlarından birisi onun yanına gelir. Her ne kadar etrafına bakınsa da çadırda bir şey göremez. Sonra hayretle Ebuzer'e dönüp: "Ebuzer! Evinin eşyaları nerede?" der.
_ Biz başka bir eve daha sahibiz, güzel eşyalarımızı oraya gönderiyoruz.
_ Burada olduğun sürece eşyaların olmalıdır!
_ Bu evin sahibi burada çok kalmamıza müsaade etmez. Ebuzer ardından misafirine dönüp:
_ Allah'a and olsun ki eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz, kadınlarınızla birlikte olmaz, işlerinizle ilgilenmezdiniz. Allah'a and olsun ki Allah'ın beni, meyveleri yenilen, sonra da kesilerek kaldırılan bir ağaç olarak yaratmasını isterdim.
- Bu durum senin dünyadan faydalanmanı engelliyor mu?
- Allah Resulü şöyle buyurdu: "Ebedî dünyaya iman ettiği halde, şu aldatıcı dünya için çalışan kişiye şaşıyorum."

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Oğuz Atay

‘’Canım. Seni görmek istiyordum kısacası. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlamazsın tabi. Anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı.’’

Turgut Uyar

Bir kez yolda karşılaşalım, onunla da avunacağım.
Adımı sesinde duymaktan vazgeçtim, sesini duysam susacağım.

Çağ Ve İlham / Sezai KARAKOÇ

‘’…Evet,ilâhi ölçü hiç şaşmadan ebedî olarak hükmünü yürütmektedir:Bir toplum iyilikten,doğru yoldan ayrılmadıkça Allah’da o toplumu doğru yoldan ayırmaz;ama bir toplum gün gibi açık bir gerçeği,islâmı,Kur’an yolunu bırakır da karanlıkların peşine takılırsa,yoldan çıkarsa,Allah da onun yolunu büsbütün karıştırır,onu büsbütün şaşırtır.Sanki o toplumdaki iyi,güzel ve doğru ,bir rüzgârla silinmiştir.Güzel,doğru ve gerçek sesler kaybolmuş,çirkin,kötü ve yalan sesler ortalığı çınlatmaktadır.’’

Bulutları Delen Kartal / Mustafa Armağan

Gençlere, yetişmeleri için ne tavsiye edersiniz? 
Hadis-i şerif "Kendini tanıyan Rabbini de tanır", buyuruyor. Önce kendilerini tanımalılar; kendilerini, yani ikbal ve idbarlariyle tarihlerinin bütününü, kendi dillerini, kendi dinlerini, kendi irfanlarını. Sonra insanlığın tarihine eğilmek, Asya ve Avrupa'nın her düşüncesini hiçbir peşin hükme saplamadan incelemek. Bu çetin yolculukta iki çetin yardımcıya ihtiyaç var. 1. Milli irfan hazinelerini taramaya yetecek zengin ve köklü bir Türkçe (İslam harflerini öğrenmeden böyle bir fethe çıkılabileceğini sanmıyorum) 2. Avrupa'yı, imtiyazlı birkaç züppenin vesayetine ihtiyaç duymadan bizzat tetkik etmek için bir Batı dili bilmekten başka çare yoktur. Sonra "İkrâ" [Oku] emr-i celiline uymak...

4 Mayıs 2014 Pazar

Karamazov Kardeşler / Fyodor Dostoyevski

"İnsan için vicdan özgürlüğü kadar çekici, ama o kadar da azap verici şey yoktur."

Jurnal 1/Cemil MERİÇ

Gözyaşlarından inci yapmak…şairin kaderi bu.Bu incilerin bir sevgili kahkülünde pırıldadığını görebilmek de en büyük mükafatı…

Hâfız-ı Şirazi

varlığım baştan gitsin, tek yüzünü döndür
söyle yele, dertlilerin harmanını süpürsün

tufanlara kaptırdık gözümüzü, gönlümüzü
gam seline söyle, evi temelinden götürsün
...
bakışımız dicle'nin yıksın bütün ününü
soluğumuz zerdüşt'ün ateşini söndürsün!

"seni kirpiklerimle öldürürüm" diyen yâr
aman, sakın caymasın, öldürürse öldürsün!

hafız'a son gününde vuslat muştusu versen
belki ölürken bile onu mutlu görürsün!

Cemil Meriç

“Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur; maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: ‘uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat, hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.”

NURETTİN TOPÇU / YARINKİ TÜRKİYE

Bugünkü cemiyette ortaklaşa idealimizin “eğlenme ve boş vakit geçirme” oluşu, gerçek tatminlerden mahrum olduğumuzdandır. Hep birbirimize karşı kullandığımız zekâ, hepimizi zehirledi. Ailede ve meslekte, ticarette ve mektepte, dostlukta ve devlette siyaset, insanlığın masum ruhuna yapılmış suikast oldu. Cemiyet, bu siyasetin kurbanıdır. [s. 49]

1 Mayıs 2014 Perşembe

Genç Werter'in Acıları / Goethe

‘’... aklımı ve yeteneklerimi beğeniyor, oysa her şeyin kaynağı yürektir: tüm gücün, tüm mutluluğun, tüm kederin. Benim bildiklerimi herkes bilebilir- ama yüreğimdir yalnızca bana ait olan.’’

Ahmet Hamdi Tanpınar

Bir adın kalmalı geriye,
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır,
Yalnızlığın peşinde kuvvet..
Evet nihayet
bir adın kalmalı geriye,
Bir de o kahreden gurbet..
Beni affet
Kaybetmek için erken,
- sevmek için çok geç..

Cemil MERİÇ


Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu.Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz.Olgunlaşmak,kalbin daha hassas,kanın daha sıcak,zekanın daha işlek,ruhun daha huzurlu olması demek.Haramî mağaralarının kapılarını değil,hükümdar hazinelerinin kapılarını açan büyü,kitap!..

Marcel PROUST

‘’Okuma zihnî hayatı uyandırmalı,yerini almamalı onun.Başkalarının hazırladığı bir bal değil hakikat.Onu kitap sayfalarından toplayamayız,kafamızın ve gönlümüzün iç hamleleri ile fethedebiliriz ancak.’’