23 Nisan 2014 Çarşamba

İsmet Özel

Sen ve yağmur
Başa dönemezsiniz.
Öyle bir yol yürüdünüz ki ancak dönüş yolunu yok ederek gelebilirdiniz
inişiniz bir iniş olurdu başa dönmemecesine.
Yağmur yalnız yağarken yağmurdur
Sen yalnız senken sensin
Burada kalamazsın ve başa dönemezsin
Gitmek zorundasın.

Huzur/ Ahmet Hamdi Tanpınar

Çünkü suyun sesi,aşkın,ihtirasın sesinden kuvvetlidir.Karanlıkta su sesi insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur.

Türkiye'nin Maarif Davası-Beklenen Gençlik- Nurettin Topçu

Bugün artık kutsallaştırdığı uzvi yapının sakat sinirleriyle kıvranan nesli tedavi için,tam hastalığın bulunduğu yerden işe başlamak lazım geliyor.Uzviyetten ilme,ilimden felsefeye,felsefeden sanata ve ahlaka ve nihayet dine yükselmemiz lazımdır.Böyle adım adım yürüyüş,hasta,hemde şaşkın bir nesli ALLAH'a götüren yolda yeniden canlandırabilir.Bu iş bir maarif işidir ve bir neslin kurtuluşunu ancak maarifinin yükselmesinde aramak lazımdır.

Kültürden İrfana/ Cemil Meriç

İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. Tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen, zekâyı zirvelere kanatlandıran, beşerîyi ilâhi ile kutsîleştiren, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi. İslâm, insanı parçalamaz. İrfan, kemâle açılan kapı, amelle taçlanan ilim. Batı'nın "kültürlünde bu zenginlik, bu ihtişam, bu hayata istikamet veriş yok. İrfan bir mevhibedir. Cehitle gelişen bir mevhibe. Kültür, katı, fa­kir ve tek buutlu bir lâfız. İrfan, beşeri beşer yapan vasıfların bütünüdür. Kültür, homo ekonomikus'un kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal. İrfan, dinî ve dünyevî diye ikiye ayrılamaz. Yani her bütün gibi tecezzi kabul etmez.

5 Nisan 2014 Cumartesi

EĞİTİM GENÇLİK ÜNİVERSİTE/ PEYAMİ SAFA

Bir yazı bizde ancak kendi malımız olan fikirler doğurmak şartıyla faydalıdır. Yazıyla okuyucunun zekâsı arasındaki çiftleşmeden hiçbir fikir doğmazsa, o mütalaa tamamiyle akimdir. Faydadan ziyade zarar verir, çünkü beynin yükünü çoğaltır.

Türkiye'nin Maarif Davası/ Nurettin Topçu

Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasından aranmalarıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payı çıkaran hükümdarın mesud asrı nihayet bulduktan sonra, devletimizin yapısında sarsıntılar başladı. Bununla birlikte göze batan hadise, cahillerin ulema sınıfına nüfuz etmeleriyle halkta kanaat uğrunda mücahede kudretinin kırılması, milli karakterin zedelenmesi oldu.17. Asır, şiddet rejmini kullandı; Asi başları kesti, kafalarla kuyu doldurdu.18.Asırda ise, bir adım daha ileri gidilerek hükümet müesseselerinde bazı ıslahat yapıldı.19.Asırda, halka inilerek, bizzat cemiyet hayatının bünyesinde, lakin hemen hepsi de şekle bağlı gelişmelerle, inkılaplara başvuruldu.20.Asır,aynı çalışma tarzını tekrarladı...

- Önsöz- syf. 11

''İçimden şu zalim şüpheyi kaldır
Ya sen gel ya beni oraya aldır''

İsmet Özel

Cahit Zarifoğlu

ANILAR DEFTERİNDE GÜL YAPRAĞI

Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Gibi Unutuldum Kurudum
Başıma Düştü Sevda Ağı
Bir Başıma Tenhalarda Kahroldum.
Sen Kimbilir Rüzgarlı Eteklerinle Kimbilir
Hangi İklimdesin
Ben Sensiz Bu Sessizlikle
Deliler Gibiyim
Sensiz Bu Sessizlikle.

Ayrılıkla Başım Belada
Gözlerini Çevir Gözlerime

Yoksa Ben
Sensiz Bu Sessizlikle
Deli Gibiyim
Sensiz Bu Sensizlikle.

Yeraltından Notlar – Dostoyevski

Belki de insan yalnızca refahtan değil,acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor.Hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir.İnsanın yeri geldiğinde acıyı,tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir.Bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok,yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter.Benim kişisel düşünceme göre,yalnızca refahı sevmenin biraz ayıp yanı bile vardır.İyi mi kötü mü olduğunu bilmem ama bazen bir şeyleri kırıp dökmenin bile kendine özgü bir tadı olabiliyor.Bu açıdan,ben ne yalnız başına refahı,ne de yalnız başına acıyı yeğlerim.Acı,kuşku demektir,yadsıma demektir.Bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden,çevresinde bir kargaşa yaratmak,yok etmek,dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz.Bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?