26 Mayıs 2014 Pazartesi

Güvercin Gerdanlığı - İbn Hazm

Aşk ruhların asıl kendi alemlerinde birleşmesidir. Hepimiz biliyoruz ki bu fani alemde ruh bir takım örtülerle kaplı, ârazlarla sarılmış ve yeryüzüne ait doğal içgüdülerle kuşatılmıştır. Bütün bunlar ruhun pek çok niteliğini gizler ve yukarıda sözü edilen zor birliği sağlamaya engel olurlar. Bu düşüncenin gerçekleşmesini, ruhun oraya uygun ve elverişli duruma gelip hazır olduğunda ve kendisine sevilecek nesne ya da kişideki ortak özelliklerle kendisinin gizli yanlarının ortaya çıkmasından, kendisine uyan ve benzeyen yönlerin tanıtılmasından sonra umut edebiliriz. İşte o zaman hiç engelsiz gerçek birliktelik sağlanmış olacaktır. İlk anda meydana gelen bütünüyle fiziksel hayranlık ve görünenin ötesine geçemeyen dış güzelliğe kapılma gibi bazı nedenlere gelince bunların tümü tam anlamıyla bedensel arzunun saklı sırrıdır.
Ancak bu arzunun ötesinde bir arzu olursa, o sınırı aşarsa o zaman buna aşk denir. İki kişiyi sevdiklerini ya da bir kişiyi sevdiklerini söyleyip başkalarıyla da beraber olanların yanılgıları da buradan kaynaklanıyor. Oysa onların duydukları duygu, bahsettiğimiz bedensel duygudan başkası değildir. Bu da gerçek aşk değil mecazi aşktır. Gerçek aşka gelince, tutkusu kendisini o denli sarar ki maddi ve manevi hiçbir çıkarını düşünmeye vakit bile bulamaz. Elbette ikinci bir sevgiliye zaman ayıramayacaktır. Her bir zerresinde sevgilisi varken başkasıyla nasıl uğraşacaktır?

Kalpte iki sevgiliye hiçbir zaman yer yoktur. İkinci sevgili birincinin dengi olamaz.

Nasıl ki akıl tektir ve tek bir Tanrı’dan başka Tanrı tanımaz O da Rahman’dır, tek din vardır ve iki din vardır diyen küfre girerse iki aşk vardır diyen de küfre girer. Kalp de tektir ve ister uzak olsun ister yakın, tek bir kişiye tutulur ancak. Başka türlü olanlar kuşku ve şüphe altında kalmaya mahkumdur.

Hiç yorum yok: