HİÇBİR ŞEY BENİM DEĞİL
Arosa, 28 Eylül
_ " Milletler için olduğu
gibi insanlar için de en büyük mesele bağımsızlıktır. Fakat imkanı var mı?
Benim olan bana ait gibi görünüyor. Hâlbuki
ben daima benim olana aitim. Mülkiyeti tartışma götürmez yegâne şey
"benlik" olmak icap eder. Fakat işin derinliklerine inecek olursak,
kimseye bağımlı olmayan, başlı başına, ayrı ve mutlak bir unsur nerede?
Görünsün veya görünmesin, başkaları, iç ve
dış alemimizi paylaşırlar. Kurtulmanın çaresi yoktur. Tam bir inzivada bile,
dağın ancak bir zerresi, denizin bir damlası olduğumu dehşetle hissediyorum.
Kafama ve etime ölülerin mirası hakim, düşüncem ölülere ve dirilere borçlu,
hareket tarzım, irademe rağmen, tanımadığım veya hoş gördüğüm varlıkların
tesiri altında.
Ne biliyorsam, başkalarından öğrendim. Her
kullandığım şey başkalarının eseridir. Satın mı aldım? Ne çıkar? İşçi, esnaf,
sanatkâr olmasa, "Caliban"dan veya "Robinson"dan daha
çıplak kalırdım. Bir yere gitmek istesem, başkalarının yaptığı, başkalarının
ürettiği makinelere ihtiyacım var. Benim meydana getiremediğim bir dille
konuşmaya mecburum ve benden evvel gelmiş olanlar, haberim olmadan bana
zevklerini, duygularını ve peşin hükümlerini kabul ettirmişlerdir.
Benliğimi parça parça sökecek olsam, onda,
hep dışarıdan gelmiş parçalar ve kırıntılar buluyorum. Her birinin üzerine
kaynağını gösteren etiketini koyabilirim. Şu, annemden, bu ilk dostumdan,
ötekisi Rousseau veya Stirner'den bana geçmişti. Bütün bu aldıklarımın bir
bilançosunu yapacak olsam, benliğim boş bir şekil, içinde tek reel şey
bulunmayan bir kelimeden ibaret kalıyor.
Bir sınıfa, bir millete, bir ırka aitim ve
ne yaparsam yapayım, kendim çizmediğim bu sınırlardan kurtulmaya muvaffak
olamayacağım. Her fikir bir akisten, her hareket bir çalmadan başka şey değil.
İnsanları yanımdan kovabilirim, fakat çoğu, tek başına kaldığım halde,
görünmeden, bende yaşamakta devam ediyor.
Uşaklarım varsa, onlara katlanmak, boyun
eğmek zorundayım; dostlarım varsa hoş görmeye, hizmet etmeye mecburum; paraya
gelince, bakmak, çoğaltmak, korumak lazım. İktidar kölelikle eştir. Hakikatte
hiçbir şey benim değil. Bir parça duyduğum zevki, artık mevcut olmayan veya
ömrümde görmediğim insanların ilhamlarına borçluyum. Hal şu ki, ne aldığımı
biliyorum, ne de verdiğimden haberim var.
Bir düzine milyar kadar toplamaya muvaffak
oldum. Milyonlarca insan benim için çalışmasa, milyonlarca insan satacağım
şeylere ihtiyaç duymasa ve milyonlarca adam dünya ekonomisinin üzerine
kurulduğu kaideleri, makineleri, formülleri bulmasaydı bunu yapabilir miydim?
Kendi kendime kalsam, köpek leşleri ile köklerden başka yiyecek bulamayan bir
vahşiden gayri ne olabilirdim?
Kimsenin doğurmadığı, benden başkasının
katılmadığı, mutlak surette benim diyebileceğim, bağımsız ve gizli çekirdek
nerede? Sahiden bir borç yığını, dev bir cüssenin esiri bir zerreden gayri bir
şey değil miyim? Ve sahiden kendimizin zannettiğimiz yegane şey
"benlik" bütün öteki şeyler gibi, gururumuzun basit bir yansıması,
bir kuruntusu mudur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder