5 Temmuz 2014 Cumartesi

Ali/ Ali Şeriati

Her kuşakta uyanan veya uyandıran herkese, her gruba, her kuruma karşı yapay bir savaş başlatabilmek için iftiralar suçlamalar, baskılar ve kışkırtmalar başlatılır. Halk artık bütün fitnelerin tek nedeni olarak "onu", "onları" ya da 'orayı" görür. “onun”, "onların" ya da "oranın" ıslah edilmesi durumunda her şeyin düzeleceğini, ak pak olacağını zanneder. Ama on beş yıl boyunca "ona", "onlara" ya da "oraya" karşı savaştıktan sonra “onun”, "onların" ya da "oranın" da bizim gibi olduklarını, bizimle aynı dertleri, kaderi ve inançları paylaştıklarını gördük. Ama biz belayı def edip komployu hallettikten sonra ikimizin de, ortaklaşa sahip olduğumuz "horozumuzu götürdüklerini, her ikimizin de ceplerimizi boşalttıklarını yeni anladık. Yaptığımız tüm savaşlarımız, savaş sahnesinde kaybolmamızla ve horozumuzu unutmamızla sonuçlandı.
Niçin yabancı düşman cephesinden Müslümanların kafasına darbe indirildiğinde, Müslümanların topraklan gasp edildiğinde, İslam ümmetine mensup bir halk saldırıya uğradığında, Müslümanların mukaddesatı çiğnendiğinde ve İslam'a karşı dünya çapında büyük bir darbe vurulduğunda, biz hep birbirimize düşüyoruz? Hâlbuki Kudüs'ü alan odur. Mescid-i Aksa'yı yakan odur. Müslümanların toprağını işgal eden odur. Müslümanların evini başına yıkan odur. Savunmasız Müslümanların namusuna tecavüz eden odur.

Hiç yorum yok: