19 Nisan 2013 Cuma

Huzur/Ahmet Hamdi Tanpınar

“Bir Beethoven, bir Wagner, bir Debussy, bit Listz, bir Borodine bu gördüğü ebediyet yıldızından ne kadar ayrı insanlardı. Onların çılgın hiddet ve kinleri, bütün hayatı kendisi için hazırlanmış bir sofra zanneden iştahları ve bunları tek başına yüklenebilmek için imkansız bir Atlas gayretiyle gerilmiş gururları, hiç olmazsa şahsiyetlerini değişik planda göz önüne koyan bir yığın nazariyeleri, garabetleri, yumuşaklığı bile etrafındaki her şeye bir aslan pençesi gibi geçen mizaçları vardı. Halbuki bu şöhretsiz dervişin hayatı üst üste kendi şahsını inkardan ibaretti. [...] Onlar bir kilo buğdayın içinde tek bir tane olarak yaşamayı seven insanlardı. Hiç bir azdırıcı ile kendilerini çıldırtmamışlar, saf bir idealin etrafında, içlerindeki hayatın henüz uyanmış mahmur günlerinden yığın yığın baharlar açmakla kalmışlar, sanatlarını bir benliğin behemehal ikrar vasıtası olarak değil, büyük bütünde kaybolmanın tek yolu tanımışlardı. İçlerinde en fazla şahsî olan, bize bir yığın ilahî hastalık aşılayan Dede Efendi’den bile Abdülhak Molla’nın küçük kardeşi jurnalinde ne kadar basit bir şekilde, yapılan işin sanki mânasını anlamadan, âdeta bedbahtça bir cehalet içinde bahsederdi.”

Hiç yorum yok: