hevâ-yı aşka uyup kûy-ı yâre dek gideriz
nesîm-i subha refîkız bahâre dek gideriz
(Aşk havasına(arzusuna) uyarak sevgilinin bulunduğu yere kadar gideriz,
Sabah rüzgârına arkadaş olmuşuz,bahara kadar gideriz.)
palâs-pâre-i rindî be-dûş u kâse be-kef
zekât-ı mey verilir bir diyâre dek gideriz
(Rindlik çulu omzumuzda ve kase elimizde,
Şarabın zekâtının verildiği ülkeye kadar gideriz.)
tarîk-ı fâkada hem-kefş olup senâyî’ye
cenâb-ı külhânî-i lâyhâre dek gideriz
(Fakr’yoksulluk’ yolunda Senâi’ye ayak uydurup,
Külhâni-i Lâyhâr Hazretleri’ne kadar gideriz.)
verip tezelzül-i mansûr’u sakf-ı arşa tamâm
hudâ hudâ diyerek pây-ı dâre dek gideriz
(Arşın dizine Mansûr’un verdiği sarsıntıyı,titremeyi verip,
Allah!Allah! diye darağacının altına kadar gideriz.)
ederse kand-i lebin hâtır-ı mezâka hutûr
diyâr-ı mısr’a değil kandehâr’a dek gideriz
(Dudağının şekeri damağımızın hatırına bir düşerse,
Değil Mısır diyârna,Kandehar’a kadar gideriz.)
felek girerse kef-i nâilî’ye dâmânın
seninle mahkeme-i kirdgâre dek gideriz
(Ey Felek!Şâyet eteğin –ben-Nâili’nin eline girerse,
Seninle ‘hesaplaşmak için’ Allah’ın mahkemesine kadar gideriz.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder