27 Aralık 2012 Perşembe

Mantıku't-Tayr / Feridü'd-din Attar

Ruh yüceliğe sahipti, ten ise değersiz bir toprak. Değersiz toprakla temiz ruh birleşti. 

Yüce olanla değersiz olan birbirine dost olunca, Adem sırlardan meydana gelmiş şaşılacak bir şey oldu. 

Fakat kimse onun sırlarını anlamadı. Onun işi, her yoksulun harcı değil. 

Ne bilebildik, ne de tanıyabildik, ne de bir an gönlümüz huzur buldu.

Ne zamana dek söyleyip duracaksın? Sükuttan başka yol yoktur. Çünkü kimsenin bir ah çekmeye cesareti yok.

Birçokları bu denizin üstünü bilir, fakat dibinden kimse haberdar değildir.

Hazine diptedir, alem de tılsım gibidir.

Sonunda bu tılsım ve beden bağı koptuğunda,

Tılsım ortadan kalkar, hazineyi bulursun. Cisim ortadan kalkıp yok olunca da ruh meydana çıkar.

Sonra, canın da başka bir tılsımdır. Gayb alemine göre canın, bir başka cisimdir.

Böylece yürümeye devam et, sonunu sorma. Böyle bir derdin dermanını sorma.

Bu uçsuz bucaksız denizin dibinde nice kimseler garkoldular, hiçbirinden haber yok.

Böyle görkemli bir denizde, alem bir zerre, zerre de bir alemdir.

Bu denizde alem bir kabarcıktan ibarettir, bil. Zerre de bir kabarcıktır, bunu da bil.

Alem de, zerre de kalmasa, bu denizden bir kabarcık nasıl eksilir?

Kim bilir ki böyle derin bir denizde çakıl taşı mı değerlidir, yoksa akik mi?

Hiç yorum yok: