9 Aralık 2012 Pazar

Gustave Flaubert’den Loise Colet'ye



Yakınan ve bezginlik yüklü mektubuna daha önce yanıt veremeyişimin nedeni büyük bir çalışma krizine girmiş olmamdır. Dün değil evvelki gün saat sabahın 5'inde, dün de 3'te yattım; geçen Pazartesinden
 beri her şeyi bir yana bıraktım ve çalışmayı ilerletememekten sıkkın bir halde, harıl harıl yalnızca Bovary'ciğimle ilgilendim. Şimdi de şu benim baloya geldim, ona da pazartesi başlayacağım. Beni gördüğünden bu yana dolu dolu yirmi beş sayfa yazdım (altı haftada yirmi beş sayfa), kolay olmadı, akşam yazdıklarımı Bouilhet'ye okuyacağım. Bunlar üstünde o kadar çalıştım, o kadar değişiklik yaptım, bunları öyle işledim ki, şimdi artık hiçbir şey anlamaz duruma geldim.
Bezginliklerinden söz ediyorsun bana: Sen bir de benimkileri görebilseydin!(...) Çetin bir yaşam sürüyorum, dış dünyanın her türlü sevincinden yoksun bir yaşam, hiçbir dayanağım da yok, bir çeşit sürekli öfke dışında; bu öfke zaman zaman yeterince güçlü olamıyor, ama hep var. İşimi çılgıncasına ve sapıkçasına seviyorum, tıpkı bir çilecinin çile doldurmak için sarındığı o at kılı kuşağını sevmesi gibi. Kimi kez, kendimi yetersiz bulduğumda, istediğimi anlatamadığımda, uzun uzun bir şeyler çiziktirdiğimde bir tek tümce bile kuramadığımı fark ediyorum, divanın üstüne çöküyor, şaşkın bir halde içimdeki bir sıkıntı bataklığında böylece kalakalıyorum.
Kendimden nefret ediyorum, büyük sıkıntının ardından, soluğumu kesen o gurur çılgınlığıyla suçluyorum kendimi. On beş dakika sonra her şey değişiyor; kalbim sevinçten küt küt atıyor. Geçen Çarşamba kalkıp mendilimi almak zorunda kaldım; yaşlar yanağımdan aşağıya süzülüyordu. Yazarken duygulanmıştım, hem kendi düşüncelerimden doğan heyecanın, hem bunu yansıtan tümcenin, hem de onu bulmuş olmanın verdiği hoşnutluğun tadını çıkarıyordum büyük bir zevkle. (...).

Gustave
24 Nisan 1852

Hiç yorum yok: