16 Ekim 2012 Salı

Kale / Sezai Karakoç



Senin ruhun Tanrı'nın gizli kalesidir.Gece gündüz gözünü kırpmadan onun bekçiliğini yapmalısın.Kem gözlerden saklamalısın sırrını.Yılanların zümrüt gözleri, temmuz sıcağında, seni albeni tuzağına düşürüp, aşırmasınlar mücevherini...

Aklın bir kılıç olsun, duygun bir kalkan, bilgin de bir zırh.Göze görünmez şer çerisine karşı bunlarla donanmış olarak, ruhuna yaban kişilerin ellerini değdirmemeleri için savaş. Her yandan hisar ve burçlarına sızmaya çalışacaklardır ruh iç kalesinin düşmanları...

Ve bu düşmanların paravanası olanlar; şu veya bu planda onlarla anlaşmış,uzlaşmış,barışmış olanlar.Maskeyle yüzün doğal derisi arasındaki belirgin fark gibi, bunlarla gerçek dava erleri arasında da net bir fark vardır.Bu farka, sezgini geliştirerek erebilirsin. Ruh kalendeki hiç bir taşı, hatta kerpici hor görme.Onları yabancıların altından yontma yapı taşlarıyla bile değişme...

Asıl altın senin taşında, senin kerpicindedir. Kaleni dıştan olduğu kadar, hatta daha fazla, içten onar.Dayanaklar ve desteklerle güçlendir. Çeliğine su ver boyuna. Temellerini süreklice gözden geçir. Kalenin kalbini gökyüzüne bir ayna gibi tut. Aynadaki işaretler sana istediğin haberleri verecektir.Pencerelerini yalnız günışığına aç kalenin.Yalnız güneşe aç. Yalancı ve yapma ışıklara ihtiyacı yok odalarının...

Kale kapısına getirilmiş yabancı bal ve çiçekleri geri çevir.Zehirlidir onlar. Sen bahçendeki çiçeklere ve o çiçeklerin üzerinde dolaşan arıların biriktirdikleri bala bak.Asıl bal o bal, asıl çiçekler o çiçeklerdir...

Hiç yorum yok: