Mustafa Kutlu'nun 19 Ocak 2011 Çarşamba günü Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan muhteşem "Vatan" yazısı...
24 Haziran 2012 Pazar
Mustafa Kutlu-Vatan Yazısı
Bu yazıyı bir ömrü
uğruna tükettiğim "vatan" ne imiş acaba sorusuna cevap olur diye
yazıyorum. Vatan elbette belirli anlaşmalar çerçevesinde çizilen sınırlar
içinde kalan toprak parçasından ibaret değil.
Bu sınırlar
resmiyet ifade eder, tarih içinde çeşitli sebeplerle değişir. Ama mesela
Kızılırmak değişmez (İklimler değişiyor evladım, o da değişir diyenler olacak.
Olsun bekleriz biz. Sabırlıyız.)
Vatan efsaneler,
masallar, destanlardır. (İşte bir yerinden başladım). Nene Hatun, Deli Dumrul,
Köroğlu'dur.
Vatan coğrafyadır.
(Bunu kavramak zor) Yani Ağrı Dağı, Toroslar, Ilgaz, Seyhan, Van Gölü, Tortum
Şelalesi, Anzer Yaylası, Göcek, Tosya, Ermenek, Çukurova, İstanbul Boğazı,
Uludağ, Palandöken say babam say; yayladır-ormandır-ovadır-çaydır-pınardır. Bir
ucu Vardar Ovası'nda, bir ucu Halep Çarşısı'ndadır. Vatan Dadaş'tır,
Gaggoş'tur, Efe'dir; yiğitlik vurmakla-ağalık vermekledir.
Vatan Mevlittir,
Itrî'nin Tekbiri'dir, Ezan'dır, minare ve kubbedir, sebildir. Vatan ilahidir,
türküdür. Bir ucu Yemen'de bir ucu Estergon'dadır. Vatan Kur'an'dır, namazdır,
Cuma'dır, secdedir, duadır. Vatan sürülen topraktır, taze topraktan çıkan
buğudur. Tıpkı fırından çıkan Vakfıkebir ekmeğinin buğusu gibidir. Vatan
Diyarbakır karpuzu, otlu peynir, Pervari balı, Antep baklavası, Tatar böreği,
Selanik gevreği, Arapaşı, Çerkez Tavuğu, Babukko'dur.
Vatan kültür
değildir, sadece dil, sadece müzik, sadece halk oyunu, sadece din, sadece
bayrak, sadece sadaka taşı, sadece vergi, sadece milli gelir değildir. Vatan
kişinin karnının doyduğu yer de olabilir, gözyaşının aktığı yer de.
Bu sebeple
Çanakkale Şehitleri, Sarıkamış, Sakarya, Mohaç, Niğbolu, İstanbul'un fethi,
İstiklal Savaşı ve İstiklal Marşı vatandır. Vatanın tapusu şehitlerin mezar
taşlarıdır.
Vatan sevmektir,
benimsemektir, önemsemektir. Vatan mevcudun mânasıdır. Vatan ecdadın mirasıdır.
Vatan nutuk değil vasiyettir. Hem vasiyet hem nasihattır. Vatan verilmiş
sözdür. Söz namustur. Namusun ne olduğunu namussuzlardan başka herkes bilir.
Vatan Yunus'tur.
Yunus Emre'dir, neden, çünkü vatan onun yokluğunda yerine koyacak bir şey
bulamamaktır. Vatan dayanışma, paylaşma, adalet, şefkat, merhamet ve
fazilettir. Vatana gösterilecek muamele hürmet-hizmet ve merhamettir. Vatan
ahlaktır. Vatan tevazu ve kahramanlıktır.
Vatan
Selimiye'dir, Hacı Ârif Bey'dir, Mevlana'dır. Vatan "bana ne"
diyemeyeceğiniz bir şeydir. Vatan bu dünyada âhıret için çalışılacak bir
imtihan mekanıdır. Vatan kitaplar, kütüphaneler, âlimler, şeyhler, tekkeler,
üniversiteler, taş-toprak-ağaç-kuş ve uçsuz bucaksız bozkırdır. Bozkırda esen
rüzgârdır. Kangal iti, sürü, çoban ve kavaldır. Vatan Nemrut'ta batan güneş,
İshakpaşa Sarayı'na dolan gün ışığıdır. Vatan Ayasofya, Hacı Bayram, Ak
Şemseddin, Eyüp Sultan ve Hacı Bektaş'tır.
Vatan
davul-zurnadır.
Vatan baş-bar,
halay ve toprağa vurulan dizin izidir.
Vatan sadece
kültür, sadece inanç, sadece hatıra, sadece ortak çıkar, sadece ülkü birliği
falan değildir.
Vatan kandır.
Gözün bebeğidir. Ayaktaki ferdir. Vatan genetik, botanik, fizik, kimya vb.
gibidir. Ancak ölçüye tartıya gelmediği için sadece bunlarla belirlenemez.
Vatan aynı anda hem maddî hem manevî bir varlıktır. Akıl ile kavraması zor,
kalp ile sevilmesi kolaydır.
Başını secdeye
koyduğun yerde hür ve müstakil olmaktır. Namazda makam, mevki, dil, ırk
tanımaksızın aynı kıbleye yönelmektir. Vatan kardeşlik, vatan barıştır. Vatana kastedene
karşı kelle koltukta savaşmaktır. Vatan namusu kadar;
suyunu-toprağını-kurdunu-kuşunu-börtü böceğini kem gözlerden sakınmaktır. Vatan
ne kalkınmaya feda edilir ne ilerlemeye; ne falan ideolojiye ne stratejik
ortaklığa.
Vatan sevgilidir.
Aslı'dır, Kerem'dir, Leyla ile Mecnun'dur. Vatanın fertleri bir tarağın dişleri
gibidir. Vatan hemşehrilik, vatan komşuluk, vatan başını omzuna koyup
ağlayacağın bir arkadaş, askerlik, vatan futbolculuk, doktorluk, hemşirelik,
mühendisliktir.
Vatan kuş
uçmaz-kervan geçmez köylerde dil bilmez çocuklara öğretmenliktir. Vatanı
şairler şiire, bestekârlar musikiye, âlimler yazıya, ressamlar resme,
fotoğrafçılar fotoğrafa nakşetmek ister.
Vatan bunlara
sığmaz.
Vatan ancak vatan
için atan bir kalbe sığar.
Yahu Mustafa Kutlu
o kadar deştin o kadar karıştırdın, o kadar gevezelik ettin ki, vatanı çorbaya
çevirdin yani. Hay ağzına sağlık. Vatan zaten hastaya götürülen bir tas
çorbadır. Vatanın hamasete ihtiyacı yoktur. Bunu ancak vatandan ayrılanlar
anlar. Vatandan gayrısı gurbettir. Gurbette duyulan hasrettir. Bir tas çorbaya
duyulan hasret.
Daha derine
dalarsak vatan dahi bu dünya gibi bir gölgeliktir. O gölgelikte Cenab-ı Hakk'ın
emri uyarınca bir nebze dinlenmektir.
Sonrası ebedî
âlem.
Ebedî âleme
imanımız tamdır.
Lakin mahiyeti
meçhulümüzdür.
Yukarıdan beri
sayageldiklerimizi sevmek milliyetçilik; onları muhafaza etmek
muhafazakarlıktır. Bu iki kavram vatandan ayrılmaz. Sözlerimize burun
kıvıranlara "bunlar eskimiş şeyler" diyenlere ancak şunu
söyleyebilirim: "Eskilerden kaç kişi kaldı". Yahya Kemal ile
bitirelim:
Ölmek kaderde var,
bize ürküntü vermiyor;
Lâkin vatandan
ayrılışın ızdırabı zor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder