11 Mayıs 2012 Cuma

Yusuf ATILGAN, Aylak Adam


Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi (bu sıkıntı garsonun yüzündendi). Öyle sanıyordum. Paltomu tutarken yüzünü görmüştüm: Gülmekten değil sırıtmaktan kırışmış, gözleri, ne derler, sırnaşık mı,çok yılışıktı. Para versem eli elime yapışacaktı. (Vermedim.) Çevreme ilgiyle baktım. Erkekler yeni tıraş olmuşlar, kadınlar yeni boyanmışlardı. Yüzleri tasasızdı. Caminin dirseğindeki bacakları kesik dilenci, soğuktan morarmış, çorapsız gazeteci çocuk bile öyleydiler. Sanki onu tanıyormuşum, görsem bilecekmişim gibi bakıyordum geçenlere. Bu gece bencildim. Kendi kendime kızdım. Oysa onu bu caddeye pek seyrederek gönderirdim:Binde bir, güzel bir filmi görsün diye. Önlerde biryere oturur,yanağı avcuna dayalı filmi seyreder, tam beni düşünmesini istediğim zaman beni düşündürdü. Film bitince eve yürüyerek dönerdi.


Hiç yorum yok: