15 Mart 2013 Cuma

Üç Noktanın Söylediği / Ahmet Turan Alkan

‘’Evveli değirmenler, yaylanın suyunu düze indiren başıboş derelerin köpüklü sularını dolabına bindirmeden dönmezdi. Suyun kıt olduğu yerde keşişleme yelleri değirmenin sefil yelkeni doldurur, o da bulunmazsa miadı dolmuş ( hâşâ huzurdan) merkepler ve emsali hizmet hayvanları döne döneleye daneyi un eylerdi.
Bakırcılar, kızıl bakırı bir ateşe bir çekice çalıp tencere, tava, güğüm döverlerdi. Sof...lar, Abâniler, ketenler ahşap tezgâhlarda elle dokunur, mekikleri göz nuruyla sarılırdı. Dağın eteğinden sökülen taş elle yontulur, kireç taşı, odun ateşi ve insan emeğiyle yakılıp kireç yapılır, tuğlanın çamuru ayakla çiğnenirdi. Ekin tırpanla biçilir, dövenle sapından ayrılır, yabayla karşı rüzgâra savrulurdu. Mürekkep, bezir veya çıra yakılıp isi havanda dövüldükten sonra zamk-ı arabî ile karıştırılarak imal edilir, kalem kamışlıktan kesilir, kaşık şimşirden oyulur, kitaplar göz nuruyla harf be harf çoğaltılırdı.’’

Hiç yorum yok: