2 Mart 2013 Cumartesi

Devlet ve Demokrasi/Nurettin Topçu

Batıdan gelen her fikir gibi, demokrasi bizde halka 'amentü' halinde ezberletildi. Tenkid ve münakaşa edilmedi. Bünyemize uygunluğunun şartları üzerinde düşünülmedi. Hukuk ve ahlak yönünden tahlili yapılmadı. Değer hakkında itirazlar yapılıp cevapları aranmadı. Bir kelime ile, üzerinde düşünülmeden körü körüne benimsendi. Bu yüzden istibdadın çilesini doldurduktan sonra, demokrasi denen, Rousseau'...nun tabiriyle bu 'İlahlar rejimi'nin bir hayli kahrını çekmeye mahkum olduk.

Demokraside 'bilenle bilmeyen bir' olmaktadır. Zira her vatandaş aynı oy hakkına sahiptir. Bu hususta cahille alimin, filozoflar amelenin, şerir ile velinin farkı tanınmıyor. Hayatının kemal mevsimine ulaşmış olgun ve faziletli bir hakim ile psikopat bir katil aynı değeri taşıyor.

İslamın ideal tarzının demokrasi olduğu söylemek, gerçeklere göz yummaktır. Peygamber ashab devrinde halkın idare ile hiç alakası yoktu. Peygamber sadece yine kendisinin seçtiği 'işlerden anlayanlar' ile görüşüp danışarak idare hususunda kararlarını yine kendisi veriyordu. Eski demokrasilerin en güzel örneği olan Atina demokrasisi ise Yunan devletinin yıkımını hazırladı. Roma İmparatorluğuna bağlanan bütün halk mümessillerinden meydana gelen Plebler Meclisi bu imparatorluğu devirdi. Otoriteli rejimlerin en güzel örneklerini İslam halifesi Ömer'in ve Osmanlı padişahı Yavuz Selim'in devletlerinde buluyoruz. Her yerde insanların çoğunluğu şer ile ihtirasları aradığına göre, topluluğun oyuna başvurulduğu yerde şer ile zulmün kazanacağı tabii görülmelidir.

Zulme uğrayan zayıflar adalet yapamazlar. Gerçekten kurtarıcı olan adaletin eli, onlara ancak yüksekte duran fazilet kuvvetinden uzanabilir. Kin ile intikam, adaleti getirmez, zulmü tekrarlatır ve sefaleti arttırır.

Her devirde en iyi devlet, en yüksek otoriteye sahip devlettir. Otorite zulüm olunca Neron'da, ilahi iktidar olunca Yavuz Selim'de gözükmüştür.

Hiç yorum yok: