Merhaba!
Kardeşim Kemal Tahir,
Mektubuna senin sırayı güderek cevap vereceğim.
Uyandırılmış Toprak, roman ve sanat eseri olarak, elbette ki, Gogol, Tolstoy,
Balzac filan gibi büyüklerden sonra okunursa ve onlarla ölçülürse bir hayli
acemi kalır. Hatta ondan bir gömlek daha kuvvetli olan Sakin Don Üzerinde
romanı bile böyledir. Fakat Şolohof'da, bütün şartları göz önünde tutulursa,
yeni ve büyük sosyalist edebiyatına ilk defa getirdiği bir realizm cesareti var
ki, bence onun bu edebiyatta şimdilik yaptığı en büyük başarı budur. Yoksa
romancı kültürü bakımından Aleksi Tolstoy ve Ehrenburg'la da hâlâ övünülemez.
Ama dediğim gibi, bu mukayesede de bir hal var ki Şolohof'un lehinedir: Gerek
Aleksi Tolstoy, gerekse Ehrenburg, tabir caizse, münevverlik tabakasından gelen
büyük romancıların, büyük Tolstoy'un, Dostoyevski'nin, Gogol'ün, Balzac'ın
filan ilk göbekte inen mirasçılarıdır ve onların bütün nakise ve meziyetlerini
tevarüs etmişlerdir.
Halbuki Şolohof bu büyük münevver romancı neslinin
mirasını elbette ki kullanmakla beraber, hatta bazen bunu beceriksizce
kullandığı halde, esas itibariyle yeni sosyalist şeraitindeki, tabir caizse,
insanın, halkın ve hatta sosyalist köylü ve amelenin içinden çıkmadır. Bu
bakımdan onun sosyalist edebiyatındaki rolü bence çok mühimdir.
…….
London'da iki taraf var: Şehvetle kadın etini ve içkiyi
sevmesinden başlayarak sensüaliteye olan dehşetli bağlılığı ve zaman zaman
burdan gelen reybilik ve diğer taraftan yeni bir insan dünyasına inanışı. Bu
iki taraf onda boyuna çarpışıyor. Ve sosyal şartları, o muazzam ve benim bütün
kusurlarıyla pek çok sevdiğim yazıcıyı bir tereddütlü çıkmaza sokuyor. London
hakkında Sinclair'in Altın Zincir isimli kitabında çok enteresan bir etüt
okumuştum.
Roman bahsine tekrar dönmek lüzumsuz. Yalnız Nurullah
Ataç'ın Gorki için söylediklerini asla kabul etmiyorum. Bilakis, Gorki insanlar
yaşadıkça yaşayacaktır. Çünkü yeryüzünün en büyük şairidir. Ama Nurullah,
Gorki'yi bildiğimiz manada roman ölçüsüne vurmuşsa kabahat kendinde. Gorki'ye
romancı demek Marx'a sadece iktisatçı demek kadar gülünçtür. Bu bahsi de
uzatmakta mana yok. En büyük şair, ressam ve musikişinas ve kavga adamı
Gorki'yi bir Balzac, bir Tolstoy ve bir Dostoyevski filan gibi romancı
ölçüsüyle ölçmek ve öylece hüküm vermek eşekliğin dik âlâsı olur. Sana bir şey
söyleyeyim mi, Kemal, roman hakkında filân kâfi derecede konuştuk, lütfen otur
ve yaz. Sana söz veriyorum ki iyi ve mükemmel yazacaksın.
Ingiliz romanı hakkında benim şöyle bir kanaatim var:
Epeyce okudum; bana sorarsan, ana hattında Ingiliz romanı Dickens vesaire gibi
mümessilleriyle küçük burjuva lirizmini, küçük burjuva yumuşak soyundan
tenkidci anarşizmini ve küçük burjuva santimantalizmini realizmin potasında
eritmeye çalışarak büyük ve bazen göz yaşartacak eserler vermiştir. Ama, ne
bileyim, bazen bu santimantalizm ve bazen dört başı mamur fıkracılık bu çeşit
romanın zaafı, darlığı ve sadece romandan başka şey olmaması keyfiyetini
doğuruyor. Kipling gibi mümessilleriyle Ingiliz romanı ise 'Ingiliz
Imparatorluğu gibi mazbut' daha doğrusu dışından mazbut ve şahane bir şeydir.
Ama ben Ingiliz romanında, hatta Amerikan romanlarında olduğu kadar, büyük
insan meselelerini cesaretle işleyen bir örnek görmedim. Bak Ingiliz tiyatrosu
başka. Hatta Ingiliz şiiri de öyle. Tiyatrosu da, şiiri de elbette ki Halide
Edip ve Nurullah Ataç'ın hudutlarını aşan bir şey, ama romanı, ana hatlarında
tam bu bayla bu bayanın anlayacakları soydan.
Sana on beş lira yolladıktan sonra, derhal bir on lira
daha gönderdim. Alınca bildir. Bayram ertesi yine para yollarım. Tercüme
işinden para alamadık, ama tezgâhlar biraz işledi.
Af meselesi hakkında Sefer'e söyleyecek sözüm kalmadı
sanıyorum. Meclis 1 Teşrinisanide toplandığına ve bir af layihası yapılacağı
söylendiğine göre, af yok. Ama belki başka bir vesileyle bir şeyler yaparlar,
orasını bilmem. Sefer'e böyle hiç istemediği bir haberi verdiğim için çok
müteessirim.
Piraye'den mektup aldım. Sana çok selam ediyor. Onun da
başında bir dert var: Bizim kız, istemediği, yani Piraye'nin beğenmediği bir
delikanlıya varıyormuş. Üzüntü içinde. Elimden geldiği kadar bunun o kadar da
haiz-i ehemmiyet olmadığını anlatmaya çalıştım. Kaynana damat nasıl olsa
anlaşırlar. Yani yakında, Piraye nine, ben dede olabilirim.
Seni hasretle kucaklar arkadaşlarına selam ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder