ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla 
tırmanmışlar surlarıma burçlarıma 
kimi ırmaklardan yansıma 
kimi kayalardan kırpılma 
kimi öteki dünyadan bir çarpılma 
içi ölümle dolu 
dönen bir huni 
doğarken güneş 
kesilmiş ölü yüzlerden 
bir mozayik minyatürlerden 
dokunur tenimize 
soğuk bir azrail ürpertisiyle ay 
ve birden senin sesin gelir dört yandan 
menekşe kokulu sütunlardan 
komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan 
gözlerine ait belgeler sunulur 
ey aşkın kutlu kitabı 
uçarı hayallere yataklık eden 
peri bacalarının yasağı 
gönlümün cellâdı acı mezmur 
bana bıraktığın yazıt bu mudur?
ölüm geldi bana düğün armağanın gibi 
senden bir gök 
senden yıldızlar ördüler 
ateş böcekleri 
o gece dört yanıma 
ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı 
sen bir anne gibi tuttun ufukları 
ve çocuklar gülle anne arasında 
seninle güller arasında 
tuhaf bir ışık bulup eridiler 
çocuklar dağ hücrelerinde erdiler 
aramızdaki sırra 
bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar 
gençlik monologları 
seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından 
bana getiren 
yasamız vardı 
öfkeyle yazardın sen bir yüzüne 
ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
Sezai Karakoç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder