Sen öyle bir Zâhir’sin ki; kimse ne yaptığını ve ne ettiğini bilmez… Ve Sen öyle b
ir Bâtın’sın’ ki; kimse Sen’den gizlenemez…
Bir Hayy’sın ki; (öyle bir dirisin ki) bütün diriler hayatı Sen’den alır.
Bir Kayyum‘sun ki; cemi muhtaçlar hacet ve ihtiyaçlarını Sen’de bulur…
Bir Cebbâr’sın ki; “ İnnâ ceâlnâ fî ağnâkihim ağlâlâ… Yani, gerçekten biz kafirlerin boyunlarına lâleler (zincirli halkalar) geçirdik…” (Yasin Sûresi, Ayet: 8) zinciri ile cebbârların boyunlarını bağlamışsındır.
Bir Kahhâr’sın ki; ” Summe lakatağnamin hulvetin… Yani, hiç şüphesiz onun kalp damarlarını koparırdık…” (Hakka Sûresi, Ayet: 46) kılıcı ile kâahirlerin (zorbalıkla ve güçle üstünlük sağlayanların) cân damarlarını kesmişsindir.
Bir Sûbh-u Kûddus’sun ki; tesbihin için binlerce bin ak ve parlak özlü mücerred (soyut) rûhlar, ulvî merdivenlerle çıkılan yüksek kubbelere ve merak edilen yüksek semalarda dalga,dalga ve bölük, bölük durup, tesbih denizinde yüzücü ve cihânı temizlemekte gezici olup, sabahları; ” Venahnû sebbihû bi hamdik, Ve nukadisû leke… Yani, biz Sen’i hamdinle tesbih ve takdis ederiz..” (Bakara Sûresi, Ayet: 30)
Bir Vâhîd-i Ehâd’sin ki; tevhidin için yaratılmış her zerre ve denizlerdeki her katre, lisan-ı hâl ve delâlet-i ahvâl ile sanki konuşan bülbül olup derler ki; “Lâilâhe illellâhu vahdehûlâ şerîkeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve âlâ kulli şey’in kâdîr. Yani, Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur . O birdir. Ortağı yoktur. Mulk O’nundur. O her şeye hakkıyla kâdirdir.”
Bir Hayy’sın ki; (öyle bir dirisin ki) bütün diriler hayatı Sen’den alır.
Bir Kayyum‘sun ki; cemi muhtaçlar hacet ve ihtiyaçlarını Sen’de bulur…
Bir Cebbâr’sın ki; “ İnnâ ceâlnâ fî ağnâkihim ağlâlâ… Yani, gerçekten biz kafirlerin boyunlarına lâleler (zincirli halkalar) geçirdik…” (Yasin Sûresi, Ayet: 8) zinciri ile cebbârların boyunlarını bağlamışsındır.
Bir Kahhâr’sın ki; ” Summe lakatağnamin hulvetin… Yani, hiç şüphesiz onun kalp damarlarını koparırdık…” (Hakka Sûresi, Ayet: 46) kılıcı ile kâahirlerin (zorbalıkla ve güçle üstünlük sağlayanların) cân damarlarını kesmişsindir.
Bir Sûbh-u Kûddus’sun ki; tesbihin için binlerce bin ak ve parlak özlü mücerred (soyut) rûhlar, ulvî merdivenlerle çıkılan yüksek kubbelere ve merak edilen yüksek semalarda dalga,dalga ve bölük, bölük durup, tesbih denizinde yüzücü ve cihânı temizlemekte gezici olup, sabahları; ” Venahnû sebbihû bi hamdik, Ve nukadisû leke… Yani, biz Sen’i hamdinle tesbih ve takdis ederiz..” (Bakara Sûresi, Ayet: 30)
Bir Vâhîd-i Ehâd’sin ki; tevhidin için yaratılmış her zerre ve denizlerdeki her katre, lisan-ı hâl ve delâlet-i ahvâl ile sanki konuşan bülbül olup derler ki; “Lâilâhe illellâhu vahdehûlâ şerîkeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve âlâ kulli şey’in kâdîr. Yani, Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur . O birdir. Ortağı yoktur. Mulk O’nundur. O her şeye hakkıyla kâdirdir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder